Marksizmin Kemalizmle Alakaları…


Lenin’in, çeşitli derlemelerinde yer alan, “Marksizm’in üç kaynağı ile üç öğretisi” başlıklı -1913 yılında yazdığı- bir yazısı vardır.

Gençliğimden beri arkadaşlarımla Marksizm’i öğrenmek amacıyla yaptığımız çalışmalarda bu yazıyı mutlaka okurduk.

Lenin bu yazısında Marksizm’in üç kaynağını şöyle açıklar: “Alman felsefesi, İngiliz ekonomi politiği, Fransız sosyalizminin temsil ettiği, insanlığın on dokuzuncu yılda yarattığı en iyi ürünlerin meşru temsilcisidir.”

Bunları madde made şöyle göstere biliriz:

1- İngiliz ekonomi politiği

2- Alman ideolojisi – Alman felsefe ekolü.

3- Fransız tarihinin materyalist analizi üzerine yazdıkları.

Marks’ın, “Fransız üçlemesi” olarak da anılan, Fransız devrim tarihi ile ilgili yazdığı üç kitap tarihi materyalizmi kavramak açısından önemlidir; biz kendi iç eğitimimizde bu üç kitabı mutlaka okur, üzerinde muhabbetler ederdik.

Marx, Fransa’da Sınıf mücadelesi kitabında, 1848 devrim sürecini anlatır.

Her sınıfın, sınıflar mücadelesindeki konumu, yaşanılan tarihsel sürece göre değişir.

Burjuvazi, feodal dönemde, feodallerden, soyluluktan iktidarı alabilmek için, devrimcidir.

Burjuvazi Krallığı yıkıp, feodal soyluluktan iktidarı alabilmek için, devrim sürecinde çıkarları örtüşen, işçi sınıfı ile köylüğü de yanına alarak siyasal iktidarı (krallığı) yıkıp, iktidarı alır. Buna Marksist literatürde “Demokratik burjuva devrimi” denir. Her toplumun -her ülkenin bu toplumsal süreçten bir biçimde geçeceğine, burjuva devrimini yapıp, Cumhuriyeti kuracağına inanılır.

Fransa’da 1789 Burjuva devriminden sonra karşı devrim olur, süreç içinde Bourbonlar hanedanlığı tekrar kurulur. Bunun üzerine 1848’de tekrar burjuva devrimi olur.

Fransa’da 1848 devrim sürecinin yaşandığı dönemde yaşayan Marx (1818-1883), “Fransa’da sınıf mücadeleleri” adlı kitabında, sıcağı sıcağını, 1848 devrim sürecini anlatır.

Burjuvazi, Şubat ayında, İşçilerle, köylüleri de yanına alarak -onlarla ittifak kurarak- krallığı yıkıp, tekrar Cumhuriyeti ilan eder.

Burjuvazi, iktidarı alıp, Cumhuriyeti kurduktan 5 ay sonra da, iktidarını güçlendirmek için, devrim sürecinde yeni haklar alıp, mevzilen kazanan işçi sınıfına saldırır. Haziran ayında, yeni iktidara gelen burjuvazi ile işçi sınıfı arasında mücadele başlar. Tarihte ilk defa, işçiler kendi bayrakları altında, burjuva güçlerin karşına çıkıp direnirler. Bu iç mücadele de işçiler yenilir; Paris’in ortasından akan Sen Nehri işçi kanıyla kızıla bürünür.

Devrim sürecinin başını anlatırken, “Yaşasın Şubat” diye yazan Marx, işçi sınıfının katledildiğini anlatırken, bu defada “Kahrolsun Haziran” diye yazar. “Yaşasın Şubat”, “Kahrolsun Haziran” sözü buradan çıkar.

Kitabın sonunda, Haziran ayında ki karşı devrimi lanetleyen Marx, Şubat ayın da ki devrim sürecine asla mı asla toz kondurmaz.

“Tarih sınıflar mücadelesi tarihidir” diyen Mark, her sürecinin kendi dinamikleri olduğunu bilir. Her toplumsal süreçte sınıflar, sınıfın önderlikleri sosyal sınıflarının çıkarlarına bağlı olarak tavır geliştirirler; bu sınıflar mücadelesinin bir gereğidir; bunda da şaşılacak bir şey yoktur.

Tarihi materyalizmin konusu devrim süreçlerini inceleyip, irdelemektir. Devrimci süreçlerde de sınıflar, sınıfların temsilcileri, toplumsal çıkarlarına göre tavır geliştirirler. Feodal dönemin yönetimi olan krallığa karşı, burjuvazinin sosyal çıkarlarını temsil eden devrimci önderlikler, burjuvazi iktidarı alınca işçilerle ezilen kesimlerin taleplerine karşı bir tavır alırlar. Materyalist tarih anlayışına göre burada şaşılacak ya da anlaşılmayan bir yan yoktur.

*

1914’de, Birinci Dünya Savaşı çıkınca, o dönemin Marksist Partileri olan Sosyal Demokrat Partilerin oluşturduğu İkinci Enternasyonal, savaşa karşı tutum dolayısıyla bölünür.

Sosyal Demokrat Partilerinin, dünya partisi olarak birleşmesinden meydana gelen ikinci Enternasyonal de, o dönem “Sosyal yurtseverlik” denen bir eğilim çıkarak, sosyal Demokrat partilerden bir gurup, savaşta kendi ülkelerinin hükümetlerine destek olma kararı alır, bunun bir gereği olarak da parlamentoda savaş bütçesine destek olurlar.

O dönem, “Sosyal Yurtseverlik” eğiliminin başını, Alman Sosyal Demokrat Partisinin teorik önderliğini oluşturan Karl Kautsky çeker. Bu neden İkinci Enternasyonalin Sosyal Demokrat partileri bölünürler.

Lenin, Rosa Lüksemburg, Troçki gibi Marksistlerin başını çektiği bir grup, bu savaş emperyalistler arası paylaşım savaşıdır, biz savaşın iki cephesini de desteklemiyoruz, “savaşa karşı savaş” diye özetlenen bir taktik belirlerler.

Emperyalist savaş karşıtları, 1915 yılının 5 ile 8 Eylül tarihleri arasında, İsviçre’nin Zimmerwald kasabasında bir konferans düzenledikleri için, bunlar Zimmerwald solu olarak anılmaya başlanırlar.

Lenin bu dönemde, görüşlerini dile getirmek için yoldaşı Zinovyev (1883-1936) ile beraber “Sosyalizm ve Savaş” adlı eserini yazar.

Lenin, “Sosyalizm ve Savaş” adlı kitabında, bu savaşın emperyalistler arası dünyayı yeniden paylaşım savaşı olduğunu, bu savaşta hiç bir tarafı desteklemediklerini ama bu sürede emperyalist boyunduruktan kurtulmak için savaşan bir halk olursa onu destekleyeceklerini ilan eder. Lenin, bu görüşlerini bundan bir yıl sonra 1916 yılında yazdığı “Marksizm’in bir karikatürü ve emperyalist ekonomizm” adlı kitabında tekrarlar.

Gel zaman git zaman 1917’de Rusya’da devrim olur, Lenin’in önderliğindeki Bolşevik partisi iktidara gelir.

Bolşeviklerin iktidara gelmesinden sonra, 1921’de Kronstadt da bir ayaklanma olur, Bolşeviklerin yönetimde, Kızılordu ayaklanmayı bastırır, çok kan dökülür.

1918’de emperyalistlerce işgal edilmeye başlanılan Anadolu’da önce “kongre iktidarları”, sonra da bunların birleşik ifadesi olan, kendilerini “Kuvayi Milliye” diye ifade eden Kemalist önderlik tarafından emperyalist işgalden kurtulma mücadelesi başlatılır. Kemalistler ülkelerinin işgalden kurtarılıp, bağımsız bir ülke olması için mücadele veriyorlardır.

Bunun üzerine, Lenin’in önerisi ile Bolşevik Hükümeti, SSCB’de Anadolu’daki Kuruluş savaşına destek olmak için, ülke genelinde yardım kampanyası açma kararı alır. Toplanan yardımların bir kısmı para olarak, bir kısmı da cephane olarak Anadolu’ya ulaştırılır.

Türkiye Komünist Partisi önderliği, Nazım Hikmet, Mihri Belli, Dr Hikmet Kıvılvımlı, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi bütün sosyalist önderler Anadolu’daki Ulusal Kurtuluş savaşını, emperyalizmden kurtuluş mücadelesi olarak görüp, desteklerler. Nazım Hikmet, Kurtuluş savaşı destanı adlı kitabını yazar. Buna rağmen sosyalist sol içinde küçük bir grup, Cumhuriyet kurulduktan sonra Kemalist iktidarın bazı yaptıklarını gerekçe göstererek, Anadolu’da, emperyalizmden kurtuluş savaşı verilmediğini, Lenin’in ulular Kurtuluş savaşına destek olmasını yanlış bulduklarını, söyleyerek Kemalist önderliği karşı devrimci, -hatta faşist olarak- gördüklerini söylemektedirler.

Ben bunun tarihi materyalizmi iyi yorumlayamamaktan kaynaklanan yanlış bir tutum olduğunu, bu tutumun devrimci cepheyi böldüğünü düşünüyorum.

*

Bir sosyal hareketin sınıf karakterine bağlı olarak, ikili bir yanı vardır; hem ilerici, hem de gerici bir yanı vardır.

Burjuva karakterli sosyal hareketlerin, devrimci olan burjuva önderlikleri,  köhnemiş feodal sınıflara karşı,  ilerici bir rol üslenirler ama bunlar işçi sınıfı ile ezilen halklar karşısında gericidirler.

Tekrar babında olsa da burada şunları tekrar hatırlatmak zorundayız.

Mesela Fransa’da, 1848 devrimi sürecinde ki burjuvazinin durumunu düşünelim.

1848 Fransız burjuva devrimi Şubat ayında olur.

1848 Şubatında krallığa karşı burjuvazinin öncülüğünde İşçiler – köylüler, birlikte savaşıp krallığı yenerek iktidarı alırlar.

Bu dönem Marx hayattadır. Marx 1848 devrimini, “Fransa da sınıf mücadeleleri” tarihi adlı kitabında sıcağı sıcağına anlatır. 

Kitapta Şubatta krallığın yıkılmasına YAŞASIN ŞUBAT diye, bir başlık atarak selamlar.

Şubat ayında, işçilerle, köylülerle birlik olup, devrim yaparak, iktidara gelen burjuvazi, iktidarını pekiştirmek için, 5 ay sonra yani HAZİRAN Ayında, işçi sınıfına saldırır.

İşçi sınıfı tarihinde ilk defa, burjuvazinin karşısına kendi bayrakları ile çıkarlar ama yenilirler.

Haziranda burjuvazi işçileri katleden. Sen nehri kıp kızıl kana bulanır. Marx bunları anlatırken KAHROLSUN HAZİRAN der

Yaşasın Şubat, kahrolsun Haziran” sözü buradan çıkar.

Bunların sınıflar mücadelesi olduğunu bilen Marx, Hazirandaki karşı devrimi anlatırken, Şubattaki devrime lanet okumaz. Tarihsel süreç böyledir. Konuya böyle bakmak gerekir.

Milli bağımsızlıkçı olan Mustafa Kemal hareketi de böyledir.

İşgalci emperyalistleri yurttan atıktan sonra, cumhuriyeti kurarak,  burjuva devrimini yapar ama İşçi sınıfının sendikal örgütlenmesi yasaklar; Osmanlı döneminde kurulmuş olan sendikalar Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yasaklanır, yurdun bağımsızlığı için savaşan Komünistleri sindirmeye çalışılır, ezilen halkların milli talepleri bastırılır, Alevilik yasaklanır. Tarihsel materyalizmi bilen, tarihsel materyalizmi savunan bir kişi bunlara iyi oldu deyip savunmaz ama bunlara şaşırmaz da.

Ben yazılarımızda da konuşmalarımda da Mustafa Kemal mili bağımsızlıkçıdır, emperyalist işgale karşıdır, cumhuriyetten yanadır, Lenin bunun için Sovyet ülkesinde yardım toplayıp, toplanan yardımları göndermiştir dedim , Mustafa Kemal hareketine asla faşist denilemez dedik ama Mustafa Kemal hareketi sosyalisttir demedik. 

Her şeyi özellikle kavramları yerli yerine koyarak anlayıp anlatmak gerekir.

Yorum bırakın